2 Şubat 2008 Cumartesi

BAŞÖRTÜSÜ MESELESİ ÇÖZÜLENE KADAR



Kimileri ısrarla türban dayatmasında bulunsa da konu başörtüsü konusudur. Dünya da, halkının çoğunluğu veya azınlığı müslüman olsun veya müslüman olmasın, böyle bir mesele olmadığı halde,ülkemizde terör ve ekonomiden sonra gündemimizin üçüncü maddesi onlarca yıldır başörtüsü üzerinedir.
Bu başörtüsü konusu arkasında birçok mağdur da bırakmıştır.Bu mağdurlar başörtülüler ve onların yakınları olduğu kadar,başörtüsüne düşmanlık edenlerden de çıkmıştır.Bunların başında çok iyi hatırladığınız birçok siyasi de vardır.Siyasi hayatları sona erdiği gibi toplum içine de çıkamaz hale gelmişlerdir.Daha önce işgal ettikleri yüksek makamlara ziyaretçi olarak bile gidememektedirler.
Şu anda bu yüksek makamda bulunanlar ise ''başörtüsü namusumuzdur'' söylemiyle ve kendilerinin de mağdur olduğunu ileri sürerek bu makamlara geldiler,ayrıca kurumlararası mutabakat henüz gerçekleşmedi diyerek bu problemin çözümünü de hep ertelediler. Şimdi ufukta mahalli seçimler var ve aynı zamanda seçmenler bilinçlenmeye başladı.Ekonomide milletin çoğunluğuna pek yansımayan bir başarı elde edilse de,sosyal ve kültürel alanda somut bir başarı gösteremeyen siyasiler,yine seçmenin oyunu alabilmek için başörtüsüne sarıldılar.
Başörtüsü ile bile birlikte diğer milletimizin diğer bir mağduriyeti de meslek liselerinin ÖSS'de ki katsayı eşitsizliğidir. Bu mesele de siyasiler tarafından, yüzbinlerce öğrenci ve ailesinin mağduriyetine rağmen çözülememiştir.
Gerek katsayı eşitsizliği,gerekse başörtüsü konusunda mağdur olan onbinlerce öğrenci yurtdışında eğitim için gurbete gitmiştir.Bu durum zaten cari açık veren ülkemizin milyonlarca dolar daha açık vermesine yol açmıştır.
Yurtdışında eğitimini tamamlayan öğrenciler ise maalesef ülkemizde yine başörtüsü gerekçe gösterilerek kamuda görev alamamaktadırlar.Bu durum mağduriyetin katlanarak artmasına yol açmaktadır.Milletimiz, devletine her açıdan tam bağlılık sergilerken uğradığı mağduriyetler sonucu bu bağlılıkta kırılganlıklar yaşanmakta ve devlete olan güven sarsılmaktadır.Bunun sonucu olarak girişimcilik ruhu körelmektedir.Bundan devletimiz de zarar görmektedir. Tüm bu meselelerin kısa elden çözümü siyasilerin samimi olarak atacakları adımlardadır.
Milletimize düşen ise artık samimi olanla samimi olmayanları ayırt etmeleridir.Bir de vatandaş olarak yapılacak eylem,bu problemlerin çözümünü engelleyen kurum yetkililerini eski siyasilerde olduğu gibi yalnızlığa itmektir. Karşılaştığımız yerlerde bu davranışlarının çirkinliğini hatırlatmaktır.İşin aslı Hak verilmez alınır. Mağduriyetden kurtulup hakkımızı elde edene kadar çeşitli metodlarla mücadelemizi sürdürmemiz şarttır.Bu ülke,bu devlet bizim. İthal fikirlerle hareket edip,milletini hor görenlerin değil.Allah yar ve yardımcımız olsun...

İbrahim Ethem Erçakır

Hiç yorum yok: